Loader
  • 2021 May 6
  • 9 dakika okuma süresi
  • Dinle

İcra ve İflas Kanunu’nda Değişiklik Öngören Yasa Tasarısı ile Ticari ve İktisadi Bütünlük Kavramı Yeniden Gündemde

İcra ve İflas Kanunu’nda Değişiklik Öngören Yasa Tasarısı ile Ticari ve İktisadi Bütünlük Kavramı Yeniden Gündemde

Ticari ve iktisadi bütünlük kararı, esasen icra ve iflas hukukundan doğan bir müessese olmakla birlikte günümüzde sıklıkla Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu [“TMSF”] tarafından devralınan şirketler bakımından uygulama alanı bulmaktadır. İktisadi bütünlük kararının önemi hacze konu hak ve malların ayrı ayrı mı yoksa bu mal ve hakları bünyesinde bulunduran işletmelerin bir bütün halinde mi satılarak paraya çevrilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.

Aslında icra ve iflas hukukunda temel prensip borçlunun haczedilen mal ve haklarının ayrı ayrı satılarak paraya çevrilmesidir. Bu prensibin temel istisnası TMSF mevzuatında ticari ve iktisadi bütünlük müessesi çerçevesinde düzenlenmekte ve uygulanmaktadır. Bununla beraber, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda [“İİK”] değişiklik yapılmasına ilişkin TBMM’ye sunulan yasa tasarısı ile iflas halinde ticari ve iktisadi bütün arz eden veya bütün halinde satıldığında daha yüksek gelir elde edilecek mal ve hakların yanı sıra bu mal ve hakları bünyesinde barındıran işletmelerin de bütün halinde satılması öngörülmektedir. Tasarının yasalaşması halinde, bugün uygulamasını yalnızca TMSF mevzuatında gördüğümüz, ticari ve iktisadi bütünlük müessesesinin uygulaması oldukça genişleyecektir. 

Ticari ve İktisadi Bütünlük Nedir?

İİK kapsamında prensip hacze konu malların ayrı ayrı satışıdır. Diğer bir ifadeyle, örneğin bir şirketin iflası halinde, şirketin maliki olduğu taşınmazlar, fikri ve sınai mülkiyet hakları ile diğer taşınırlar ayrı ayrı satılmaktadır. Bununla beraber İİK md.123 f.5 hükmü, ayrı ayrı satılmakla değeri düşeceğinden hareketle birtakım mal, hak ve varlıkların kül halinde satılabileceğini düzenlemektedir. Amaç, elde edilecek satış gelirinin arttırılmasıdır. İİK’nın anılan hükmüne yapılan atıf ile TMSF mevzuatına göre, kamu alacaklarının tahsili amacıyla, tüzel kişilerin sahip olduğu mal, hak ve varlıklar bakımından da ticari ve iktisadi bütünlük kararı verilmesi mümkün olmaktadır. Aşağıda detaylarına yer verdiğimiz üzere İİK’da değişiklik yapılmasını öngören yasa tasarısı ile bu mal ve hakları bünyesinde barındıran işletmelerin de iflas halinde ticari ve iktisadi bütünlüğe dahil edilmesi gündeme gelebilecektir.

TMSF Mevzuatında Ticari ve İktisadi Bütünlük

TMSF Tarafından Ticari ve İktisadi Bütünlük Oluşturan Mahcuzların Satışına İlişkin Yönetmelik [“Yönetmelik”], konuya ilişkin düzenlemelerin başında gelmektedir. Yönetmelik md.4 ticari ve iktisadi bütünlük kapsamında satılabilecek mal ve haklar ise genel itibariyle aşağıdaki şekilde saymaktadır:

  • 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında haczedilen aktifler, lisans, ruhsat ve imtiyaz sözleşmeleri,
  • 3984 sayılı Kanun Geçici md.6 hükmü kapsamında [1] geçici veya daimî frekans ve kanal kullanımından doğan haklar,
  • Bu mal, hak ve/veya varlıkların fer’ileri ile tamamlayıcıları niteliğindeki sözleşmeler ile bu sözleşmelerden doğan diğer tüm mal, hak ve/veya varlıkların tamamı veya bir kısmı.

Yukarıda sayılan mal, hak ve varlıklar çok çeşitli görünümlere sahip olabilmektedir. Örneğin;

  1. “Leziz Tarım Ürünleri Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” kapsamında zeytinlik ile tarla, sağımhane ve yem deposu niteliğindeki taşınmazlar ile bu taşınmazlar üzerinde yer alan, et ve süt üretiminde kullanılan makine ve aletler, [2]
  2. “Vera Denizcilik Ticari ve İktisadi Bütünlüğü” kapsamında ise “Vera 9” adlı kuru yük gemisi, gemide yer alan demirbaşlar ve malik sıfatını haiz Vera Denizcilik A.Ş.’nin taraf olduğu gemi kira sözleşmesi, [3]

TMSF’nin ilgili satış komisyonu tarafından ihale yolu ile satışa çıkarılmıştır.

Görüldüğü üzere, zeytinlik ve gemi gibi gerek taşınır gerekse taşınmaz mallar ile çeşitli varlıkları satılan gerçek veya tüzel kişinin taraf olduğu sözleşmelerin dahi ticari ve iktisadi bütünlük kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmaktadır.

TMSF’de Ticari ve İktisadi Bütünlük Kararı ve Sonuçları

Ticari ve iktisadi bütünlük oluşumuna TMSF içerisinde Komisyon tarafından yapılacak bir teklif neticesinde Kurul tarafından karar verilmektedir. Buna göre, ilgili hak, mal ve varlıkların satışı, belirlenecek ihale usulleri doğrultusunda yapılmaktadır. Satış kararı ile ihale usulleri, iktisadi ve ticari bütünlük oluşturmasına karar verilen mal, hak ve varlıklar ile diğer detaylara da yer verilmek suretiyle TMSF’nin internet sitesi ile Resmî Gazete’de yayınlanmaktadır.

TMSF’nin kayyım olarak atandığı gerçek veya tüzel kişilere ait mal, hak ve varlıkların ticari ve iktisadi bütünlük oluşturulmak suretiyle satılmasında temel amaç, anılan unsurların ayrı ayrı satılmasına kıyasla daha yüksek bir gelir elde edilmesidir.

Ticari ve iktisadi bütünlük kararının bir başka sonucu ise, bütün kapsamında yer alan mal ve haklar bakımından imtiyazlı alacaklılar da dahil olmak üzere üçüncü kişilerce haczi veya satışı istenemeyeceği gibi maliklerin iflasının da talep edilememesidir. [4] Anılan haciz ve iflas yasağı, karardan itibaren 2 yıl boyunca geçerli olup bu durumun ilgili gerçek veya tüzel kişinin varlıklarını bulunduran banka ve finans kuruluşları nezdinde de işlenmesi gerekmektedir. Banka ve finans kuruluşları, kendilerinin ilgili gerçek ve/veya tüzel kişiler nezdindeki alacakları için dahi bu süre içerisinde haciz ve sair takip yollarına başvuramaz.

Yasa Tasarısı Kapsamında Ticari ve İktisadi Bütünlük

TBMM’ye sunulan İİK’da değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı ile iflas aşamasında “ticari ve ekonomik bütünlük arz eden işletmelerin bir bütün halinde satılması suretiyle” özellikle Covid-19 döneminde ekonomik darboğaza giren işletmelerin devamlılığının sağlanması amaçlanmaktadır.

Bu yasa tasarısının Meclis’te onaylanması halinde, iflas eden borçlunun mallarının satışı bakımından da TMSF uygulamasında olduğu gibi yalnızca mal ve haklar değil, bunları barındıran işletmeler de bütünlük kapsamında satılabilecektir. Böylece şirketler iflas etseler dahi yürüttükleri ticari işletmeler ayakta kalıp faaliyetlerine devam edebilecektir. Pandemi kapsamında pek çok işletmenin içerisinde bulunduğu zorluk da göz önüne alındığında, yasa tasarısının kabulü halinde iktisadi yaşamın devamlılığı açısından büyük önem arz edeceği açıktır.

Sonuç Olarak

Ticari ve iktisadi bütünlük müessesesi, günümüzde özellikle TMSF’ye devredilen şirketler bakımından uygulama alanı bulmakta ise de son günlerde iflas hukuku açısından da yeniden gündeme gelmiştir. Bütünlük kararındaki amaç, satılan şirketlere ilişkin taşınmaz veya gemi gibi normalde özel usullere tabi mal, hak ve varlıkların da şirket ile birlikte satılarak elde edilen gelirin arttırılmasıdır. Böylece TMSF uygulaması bakımından kamu alacaklarının ödenmesinin ardından, sıra cetvelinde yer alan alacaklıların alacaklarının daha büyük bir kısmının ödenmesi sağlanabilmektedir. Nitekim TBMM’ye sunulan İİK’da değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı ile “"ticari ve ekonomik bütünlük arz eden işletmelerin bir bütün halinde satılması suretiyle” Covid-19 pandemisi başta olmak üzere çeşitli sebeplerle iktisadi güçlük içerisine giren işletmelerin devamlılığının sağlanması amaçlanmaktadır. Böylece borçlu, iflas etse dahi işletme ayakta tutularak ticari yaşam korunabilecektir.

 

[1] 3984 sayılı Radyo ve Televizyon Kuruluşu ve Yayınları Hakkında Kanun, 6112 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırılmıştır. Buna karşın, 6112 sayılı Kanun Geçici md.4 hükmüne istinaden, 3984 sayılı Kanun’un anılan hükmü kapsamında yapılan yayınlara ilişkin lisanslamalar ayakta tutulmuştur.

[2] Bknz. 3.12.2020 tarihli ve 31323 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanmış TMSF ilanı.

[3] Bknz. 26.03.2021 tarihli ve 31435 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanmış TMSF ilanı.

[4] Nitekim Yargıtay da bir kararında ilk derece mahkemesi tarafından iflasına karar verilen dava konusu şirketin, şirket hakkında iktisadi ve ticari bütünlük kararı verilmek suretiyle TMSF’ye devredilmiş olabileceği ve böyle bir durumun varlığı halinde şirketin iflasına karar verilemeyeceği gerekçesiyle eksik araştırma yapılarak hüküm kurulduğunu tespit etmiştir. [Yargıtay 23. Hukuk Dairesi, T.15.4.2019 ve E. 2019/1331, K. 2019/1377]